annesiz büyüyen erkek çocuğun psikolojisi
Kamuİş, Çağlayan Çocuk Yuvası’nda yaşanan sıkıntıların giderilmemesi nedeniyle uyarı grevi yaptı. 12 Ekim 2021 - 14:28. Kamu İşçileri Sendikası (Kamu-İş), Lefkoşa Çağlayan Çocuk Yuvası ve Ortaköy’deki Erkek Evi’nde yaşanan sıkıntıların giderilmesi yönünde herhangi bir adım atılmaması nedeniyle Lefkoşa
Zavallıadam, annesiz bir çocukla başa çıkmanın en iyi yolunun çocuğu hızla olgunlaştırmak olduğunu düşünüyordu. Beni kendi acılarının suyuna batırıp çıkardı.
annesizbüyüyen çocukların özlemleri. bir kokuya hasret büyüyenler, hasret kalanlar, özleyenler anlayacaktır eminim demek istenileni. tasavvur edemeyene anlatabilmek niyetim. becerebilirsem ne ala. kavuşursunuz belki.
Fikriye 1916 yılında, 2. kızını da kucağına aldığında, henüz 17 yaşındaydı ve bu dünyadaki misafirliğinin sadece 12 yıl süreceğini bilmiyordu.İstanbul Yedikule'de bir konakta otururlardı. Yüzü medeniyete dönük bir anne ve babanın iki kızının küçük olanı idi Fikriye.Dümdüz siyah saçlara, kestane kahvesi gözlere sahip olan ablasının tam tersine, dalgalı
Anneolmak, her şeyden üstün, her şeyden farklı bir duygu. Bütün güzel duyguların toplamından oluşup, sonsuzluğu kucaklayan tarifi imkansız bir şey. Anne olmak yaşanan ve yaşatan her şey demek. Anne olmak, yıllar sonra annelerimizi anlayabilmek, üzerimizdeki haklarını ödemek için bir ömrün yetmeyeceğini fark etmek demek.
Site Web De Rencontre En Ligne. İçeriklerÇocukların Gözünden Anne Baba İlişkisinin Önemi Nedir?Ailelerin Reddedici Tavırları Çocukları Nasıl Etkiliyor?Ailelerin Çocuklarına Arkadaş Gibi Davranmasının Zararları Nelerdir?Babasından ayrı kalan çocuğa nasıl davranmalı?Anne babanın çocuklar önünde yaptıkları hatalar için nasıl bir yol izlenmeli?Ebeveynler çocuklardan özür diler mi?Annesiz büyüyen çocuğuma nasıl davranmalıyım?Şımarık çocuklar üzmeden nasıl disipline edilir?Fazla ilgi çocuklarda nasıl bir etki bırakır?Annesine düşkün bebekler için ne yapmalı?Anne-Baba ilişkileri Çocukların Gözünden Anne Baba İlişkisinin Önemi Nedir? Uzman Klinik Psikolog Fatma Hazal SARI Anne baba arasındaki ilişki çocuğun üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Çocuğun psikolojik sağlamlığını, okul başarısını ve sosyal ilişkilerini etkilemektedir. Huzurlu bir aile ortamı ve birbiri ile iyi geçinen anne-baba ilişkisi çocuğu olumlu yönde etkiler. Çatışma ve huzursuzluğun egemen olduğu bir çift ilişkisinde çocuk kendini güvende hissetmez, doğru iletişim yöntemlerini öğrenemez ve içselleştiremez, kendisi de benzer bir iletişim yöntemini benimser ve ilişkilerini bu çerçevede ilerletir. Ebeveynleri arasında çatışma dolu bir ilişkiyi gözlemleyen çocuğun ikili ilişkilerden beklentisi bu yönde olur ve çevreye güvenmesi zorlaşır. Anne ve baba arasındaki ilişki çocuğun ikili ilişkilerini ve ileride kendi partnerleri ile kuracağı ilişkiyi de belirler. Çocuk doğduğu andan itibaren anne babasını ve onların hem birbirleriyle hem de başka insanlar ile ilişkilerini gözlemleyerek öğrenir. Evde gördüğü çift ilişkisi ve iletişim biçimi çocuğun kendi hayatında da uygulayacağı bir örnek teşkil edecektir. Ailelerin Reddedici Tavırları Çocukları Nasıl Etkiliyor? Uzman Klinik Psikolog Fatma Hazal SARI Reddedici ebeveyn tutumu çocuğun sürekli eleştirdiği, olumsuz yönlerinin vurgulandığı, koşulsuz sevginin olmadığı ve ebeveynin bilerek ya da bilmeyerek sevgi ve şefkatini çocuğa yansıtmadığı ebeveynlik tutumudur. Sürekli eleştirilen, olumlu yönleri görülmeyen ve şefkat görmeyen çocuk ebeveyninin sevgisini hissetmekte zorlanır. Ebeveyninin sevgisini hak etmek için onların onayını alabilmek için ebeveynin zihnindeki çocuk olmak için uğraşır. Ailenin reddedici tavırları çocuğun olumlu benlik algısı geliştirmesinin önüne geçer ve özgüveninin düşük olmasına neden olur. Kaygı seviyesi yüksek olur. Ebeveyninin sevgisini ve desteğini hissedemeyen çocuk duygusal sorunlar yaşayabilir. Ebeveynin zihnindeki çocuk olmak için uğraşırken kendi özgün benliğini kaybeder ve bu bir stres kaynağı oluşturur. Çocuk uyum problemleri yaşayabilir, davranış sorunları geliştirebilir. Sevilmediğini ve onaylanmadığı düşünen çocuk da anne babasını reddedici, onlara karşı bir tutum benimseyebilir. Ebeveynlerin benimsemesi gereken tutum çocuğa sevgi temelli bir disiplin vermek ve çocuğa ebeveynlerinin sevgisinin koşulsuz olduğunu hissettirmektir. Ailelerin Çocuklarına Arkadaş Gibi Davranmasının Zararları Nelerdir? Uzman Klinik Psikolog Fatma Hazal SARI Çocuğun ebeveynleri ile samimi, sevgi temelli, her şeyi paylaşabildiği ve rahat hissettiği bir ilişki içinde olmasında bir sakınca yokken ebeveynlerin çocukları ile arkadaş ilişkisine benzer bir diyalog içinde olmasının çocuğa yarardan çok zararı bulunmakta. Bunun sebebi çocuğun bir rehbere, içinde güvende olacağı sınırları belirleyen bir yetişkine ve disipline ihtiyaç duyması. Çocuğuna arkadaş gibi davranan ebeveynler sevgilerini gösterebilir, samimi ve çocuğun kendini rahat hissettiği sıcak bir aile ortamı yaratabilirken çocuğun ihtiyacı olan rehberliği ve sınırları sağlamakta başarısız olurlar. Böyle bir ortamda çocuğun hayatındaki belirsizlikler artar, kaygı seviyesi yükselir. Sınır konulmayan bir ortamda ne kadar ileri gideceğini, neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenmek ve keşfetmek zorlaşır. Bir gün arkadaş gibi davranan ebeveynin ertesi gün sınırların belirsizliği yüzünden aşılması nedeniyle çocuğa verdiği tepki normalden fazla algılanabilir ve çocuğu yaralar ya da çocuk ebeveynin bu tepkisini görmezden gelebilir. Bu da aile sisteminde bir düzensizliğe neden olur, iletişimi zorlaştırır. Öte yandan ebeveynler arkadaş değil ebeveyn rolünü üstlendiklerinde çocuğun ihtiyacı olan düzeni ve disiplini sağlayabilir, sınır konulması gerektiğinde sınır koyabilir ve aynı zamanda çocukları ile sıcak ve samimi bir ilişki kurabilirler. Babasından ayrı kalan çocuğa nasıl davranmalı? 19 aylık oğlum var. Eşim de ben de çalışıyoruz fakat tayin sıkıntısından dolayı ayrı şehirlerde yaşamak durumunda kaldık. Oğlum 5 aylıkken benim doğum iznim bitti dolayısıyla babasından ayrı yaşamaya başladı. Eşim 2 - 3 haftada bir geliyor 2 gün kalabiliyor sadece. Bende 3 ayda bir izin alıp en az 1 ay kalmaya çalışıyorum eşimin yanında. Oğlumun gelişiminde bir sıkıntı yok fakat aşırı sinirli tepkiler vermeye başladı. İstediği birşey olmadığında hemen bağırmaya ağlamaya başlıyor. Ağlamasına rağmen elde edemediğinde ya ısırmaya çalışıyor ya da karşısındaki kişinin neresi olduğuna dikkat etmeden sinirle titreyerek tuttuğu yeri sıktırmaya çalışıyor. Çocuk hastalıkları uzmanımıza sorduğumda demir eksikliği veya babasından uzakta yaşadığı için tepkilerini böyle gösteriyor olabilir dedi. Demir oranı biraz düşük fakat referans değerleri altında değil. Takviye de kullanıyoruz. O yüzden tepkilerinin babasını özlediğinden böyle olduğunu düşünüyorum. Ben işte iken de anneannesi ve dedesiyle kalıyor. Onlara da çok bağlı seviyor. Sinirlendiğinde yapmaması gerektiğini güzellikle anlatıyorum, açıklıyorum fakat işe yaramaz yerine daha da sinirleniyor. Nasıl bir yol izlemeliyim? Yanlış mı yapıyorum? İşin içinden çıkamıyorum. Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma RAZON Merhabalar, Tabii ki babasından ayrı kalmak bir çocuğu etkileyebilir ancak oğlunuz şanslı çünkü gün içinde anneannesi ve dedesi ile. Dede onun için önemli bir erkek modeldir. 2 yaş dolaylarında biz çocuklarda öfke nöbetlerine tanık oluyoruz. Evde az kuralınız, az yasağınız, az hayır yanıtınız olsun ama tutarlı olun. Engellendiğinde ısırmasına sıktırmasına izin vermeyin. Onun göz hizasına inin, çok alçak bir ses tonuyla “…..yapmana izin vermedim, kızdın, ısırdın, çok acıdı kızdım sana” deyin “bu havuç parçasını/ bu elma dilimini ısırabilirsin, beni ısırmak yok” deyin bir süre ilgilenmeyin. Azar ceza tehdit yok. Uzun uzun konuşmak nasihat etmek yok. Aşırı tepki vermek yok. Ağlıyor diye hemen oynamak yok. Mesafe koymak daha etkili “Ağlayınca anlamıyorum” demekle yetinin, bir süre ilgisiz durun ancak küsmek de yok. Sakinleşene kadar bekleyin. Gün içinde su ile hamurla oynatın, açık havaya çıkarın, enerjisini boşalttırın. Sabırlı ve kararlı tutumunuz bu olumsuz davranışlarını söndürecektir. Kolay gelsin Anne babanın çocuklar önünde yaptıkları hatalar için nasıl bir yol izlenmeli? Psikolog Sena AYHAN Her insan gibi anneler ve babalar da hata yapabilir. Burada önemli olan hatayı fark etmektir. Hata fark edildikten sonra özür dilemeyi bilmek gerekir. Özür dileme, yetişkin tarafından bilinirse çocuk da bir süre sonra öğrenir. Annelerin babaların en çok yaptığı ve çocuklara iyi gelmeyen davranışlara şunlar örnek verilebilir çocuğu diğer çocuklarla karşılaştırmak, çocuğun isteklerini önemsememek, çocuğun ihtiyaçlarını görmemek, çocuğu anlamaya çalışmamak. Bahsedilen bu olumsuz tutum neticesinde çocuk kendisini yeterli görmeyebilir, ihmal edildiğini düşünebilir ve anlaşılmadığını hissedebilir. Bunlar da çocuğun özgüvenini zedeleyebilir. Bu çocuklar yetişkin olduklarında isteklerini belli edemeyen, anlaşılmadığını düşündüğü için öfke krizleri yaşayan ve sürekli kendisini başkalarıyla kıyaslayıp yetersiz hisseden bireylere dönüşebilirler. Bu sebeple ailelerin hata yaptıkları zaman fark etmeleri ve yıpranan ilişkiyi onarmak için çaba sarf etmeleri önemlidir. Ebeveynler çocuklardan özür diler mi? Psikolog Sena AYHAN Ebeveynler de çocuklarından özür diler. Bu yanlış bir davranış değildir. Eğer ortada çocuğa yapılmış bir hata varsa elbette ebeveynler de çocuklarından özür dileyebilir. Hatta bu özür dileme davranışı çocuğun özür dilemenin önemini anlamasını sağlayabilir. Hata yapılmasına rağmen bunun farkına varmamış ve hiçbir şey olmamış gibi davranan ebeveynler çocuklar için üzücü bir durum oluşturur. Hata yapıldıktan sonra bu hatasını fark edip ilişkiyi onarmaya çalışmak çocuklara birçok durumu açıklar. Hataların olabileceğini, hatalardan ders çıkarılabileceğini ve hataların zarar verdiği durumların istenildiğinde onarılabileceğini gösterir. Annesiz büyüyen çocuğuma nasıl davranmalıyım? Merhaba iyi günler, 9 ay önce eşimi doğum esnasında kaybettim ve bu süre boyunca iş hayatıma tamamen ara vererek bebeğimin bakımıyla ilgilenmeye devam ediyorum. Bu süre içinde gerek kendi ailem gerekse de eşimin ailesiyle 2-3 aylık sürelerde bebeğimin bakımını beraber üstlendik. Kızımın tüm fiziksel, duygusal, zihinsel ihtiyaçları ve gelişimleriyle bizzat ilgilenen bir babayım ve bu konuda elimden geleni yapıyorum. Birkaç ay içinde de kızım yaşını doldurunca yeniden iş hayatıma geri döneceğim. Kızımın anne-baba ilişkisini ev içinde örnek alacağı dede ve neneleri haricinde kimse yok. Bu konuda kızım eksiklik yaşar mı ya da belli periyotlarda farklı evlerde kalıyor olmamız psikolojik olarak sorun yaratır mı? Ayrıca hem kendi hem de eşimin ailesi kızımla son derece ilgili ve kızım hepsiyle güzel bir ilişki kurdu. gelişim programınıza da Premium üyeliğim var ve gelişim aşamalarını takip ediyor ve gerekli aktiviteleri uyguluyorum. Kızımın gelişimi, geleceği ve iyi bir birey olması benim en büyük yaşam desteği. Genel durumu düşündüğünüzde bana önerebileceğiniz farklı şeyler olabilir mi? Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma RAZON Merhabalar, Öncelikle size başsağlığı diliyorum. Yaşadığınız büyük acı, yeri doldurulamayacak kayıp için size güç, sabır, metanet diliyorum. Sizin iyi olmanız çok önemli, ihtiyacınız olduğunda- kendiniz için psikolojik destek almayı ihmal etmeyin, kızınızın iyi olması için sizin iyi olmanız şart. Bebeğin çevresinde, onu seven aile büyüklerinin olması ve onunla ilgilenmeleri büyük bir şans. Yapılması gerekenleri şöyle özetleyebiliriz - Bebeğinizin gelişimini, özelliklerini iyi izlemek, onu tanıyarak eğitmek - gelişim ve olgunluk düzeyine uygun davranmak - zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal yönlerini desteklemek, - onu oyuncaklarla şımartmamak ama uygun oyun ve oyuncaklarla geliştirmek - onunla oynamak, ara ara da kendini oyalaması için kısa sürelerle yalnız bırakmak - annesinin resimlerini göstererek annesinin adını söylemek, annen demek - annesinin resmine bakarken ona hayat hikayenizi anlatmak, ona yaşamı boyunca annesi hakkında ve kendi hayatınızla ilgili anlayacağınız hikayeyi kaleme almak, bu hikaye annesini her sorduğunda ona anlatacağınız hikaye olacak. Bu hikaye, kendisine annesi sorulduğunda anlatacağı hikaye olacak - sizin ve aile büyüklerinizin inancına saygım sonsuz ancak bebeğinizi büyütürken soyut açıklamalarda bulunmayın, herkes kendi inancına göre ölümü açıklamasın, tek bir açıklama olsun, o da sizin açıklamanız olsun - anneannesine anneanne, babaannesine babaanne dedirtin, anne dedirtmeyin -çocuğunuz büyürken size ve büyüklere yönelik pek çok sorusu olacaktır, her adımda danışabileceğiniz bir pedagog, çocuk psikoloğu veya çocuk psikiyatrınız olsun, bu konuda çocuk doktorunuzun fikrini alın - ileride çocuğunuzun sorusuna anında cevap bulamayabilirsiniz "Bu konuyu yarın rahatça konuşalım" demekten çekinmeyin - büyüdükçe, çocuk gruplarına katıldıkça, okul yaşamına karıştıkça, çocukların yanında annelerini gördükçe sizlere peş peşe sorular soracaktır. Yaşına uygun olacak cevaplarınızı önceden hazırlayın, sorularını cevaplarken duygusallaştığınız anlar olacaktır, duygularınızı gizlemeyin, kontrollü olun ama paylaşımcı olun ki o da duygularını sizinle paylaşabilsin - Siz hayatınızı yeniden düzenleyene kadar, yerleşik bir düzen kurana kadar dönemsel olarak anneannede/ babaannede kalmanızda bir sakınca yok, her seferinde nereye, kime gideceğinizi anlamadığını düşünseniz de ona kısa, basit cümlelerle anlatın. - Çok sevgi vermeye devam edin, çok ilgi gösterin, şefkatli davranın, acıma ile yaklaşmayın, kimsenin acıyarak yaklaşmasına izin vermeyin, sizin gibi bir babası, sizinki gibi bir ailesi var. Hoşgörülü olun ancak tavizkar olmayın, belli sınırları, belli kuralları olan yumuşak bir disiplin uygulayın, böylece onu hayata hazırlayın, kendi işini kendi yapan, sorunlara çözüm üretebilen, size ve kendine güvenen, hobileri olan sosyal bir birey olmasına rehberlik edin. "Beni çok seven bir babam var", "Beni doğru yönlendiren bir babam var", "Beni sevgi ile yetiştiren bir ailem var" inancı çocuğunuzun yolunu aydınlatsın. Size çocuğunuzu büyütürken kolaylıklar dilerim. Şımarık çocuklar üzmeden nasıl disipline edilir? Çocuklar şımarıklık yapmaz ancak bazı çocuklar kurallar konusunda disipline sahip olmayabilir. Çocukların disipline sahip olması kısa zamanda olabilecek bir iş değildir. Çocuğu erken yaştan itibaren hayatın kuralsız bir yer olmadığı gerçeğiyle yetiştirmek gerekir. Bu zamana kadar bu yapılmadıysa hiçbir zaman geç değildir ancak çocuğun davranışlarını değiştirmek zaman alabilir. Eğer koyduğunuz kuralın gerekli olduğunu ve çocuğunuz için doğrusunun bu olduğu kanaatindeyseniz kurallara öncelikle siz uymalısıdır. Bazı kurallar çocuğu üzebilir, öfkelendirebilir ve hayal kırıklığına uğratabilir. Bu duygular insan olmanın gerçekleridir. Çocuğunuz bu duyguları yaşıyor diye kuralları esnetmemelisiniz çünkü esnettiğiniz takdirde çocuğunuz öncelikle sizin kurallara uymadığınızı fark eder. Ek olarak çocuğunuzun bu duyguları yaşamasına engel olursunuz. Aksine çocuk bu zorlayıcı duyguları en güvendiği kişiler olan annesinin ve babasının yanında deneyimlerse kendisini baş etmek için daha güvende hisseder ve böylelikle yetişkinlikte de bu duyguları hissettiğinde nasıl baş edeceğini öğrenmiş bir birey olur. Fazla ilgi çocuklarda nasıl bir etki bırakır? Sanılanın aksine çocuğa fazla ilgi gösterilmesi çocuğu daha mutlu ve sağlıklı yapmaz. Sürekli ikaz edilmek, uyarılmak ve kontrol edilmek çocuğa zarar verir. Aşırı ilgi gösteren anneler ve babalar genellikle kontrolcü ve mükemmeliyetçidir. Bu durumda da çocuk, özgürlük alanının kısıtlandığını hissedebilir. Sürekli bir başkası tarafından kontrol edilen çocuk, bir süre sonra kendi isteklerinin ve kararlarının önemsiz olduğunu düşünebilir. Çocuklar ilerleyen zamanlarda çekingen, dikkati kendisine vermeyen, kaygılı, ürkek, özgüveni düşük, diğerlerine bağımlı, mükemmeliyetçi ve detaycı gibi özellikler edinebilirler. Bu sebeple ailelerin çocuk yetiştirme konusunda aşırı ilgiden ve aşırı kontrolcülükten kaçınması gerekmektedir. Yeteri kadar ilgi ve sevginin çocuğa gösterilmesi uygundur. Annesine düşkün bebekler için ne yapmalı? Bebeğim 18 aylık bana çok fazla düşkün sürekli anne diye benim bacaklarıma yapışıyor, wc’ye bile birlikte gidiyoruz. Haftada 2 gün çalışıyorum, bu sürede anneannesiyle kalıyor ve onla kalırken anne işe gitti denilince beni aramıyor ve keyifli oluyor. Ben olduğum sürece hep benim yanımda odadan çıkmama izin vermiyor. Son zamanlarda çok utanıyor, yabancı biriyle karşılaştığımızda yabancı bir ortama girdiğimde bana sarılıyor, arkama saklanıyor ve ortamda uzun kaldığımızda yabancı alışmadığı biri varsa o konuşunca gözlerini kapatıp, bana sarılıyor bu durum geçici midir? Benim bu durumu aşması için ne yapmam gerekir? Uzman Klinik Psikolog Sena AYHAN Burada iki farklı durum söz konusu gibi duruyor. Bir tanesi çocuğunuzun sizinle yani annesiyle kurduğu ilişki ve bir diğeri de güven. Çocuğunuza nasıl davranıyorsunuz? Çok korumacı mı veya çok müdahaleci mi? Eğer bu şekilde davranıyorsanız çocuğunuza rahat davranabilmesi için ortam yaratın. Dünyanın nasıl bir yer olduğunu öğrettiğinize dikkat edebilirsiniz. Eğer dünyayı güvenilemez ve iletişime kapalı bir yer olması gerektiği gibi öğretiyorsanız çocuk güvendiği kişiden başka kimseyle iletişime geçmek istemeyebilir. Size güvendiği için siz olmadığınız zaman huzursuz hissediyor olabilir. Anneannesine de güveniyor olduğu için onun yanında size ihtiyaç duymayabilir. Sizin de güvendiğiniz başka kişilere güvenmesini sağlamak için o kişilerle sizin kurduğunuz ilişkiyi öncelikle görmelidir. 18 aylık olan çocuğunuzu yabancılarla direkt temas ettirmek reaksiyonu yüksek bir davranış göstermesine neden olabilir. Bu sebeple yetişkinlerle öncelikli olarak siz iletişim ve güven ilişkisi kurarken çocuğunuzun gözlemlemesine izin verirseniz o da yüksek ihtimalle bir süre sonra o kişilere güvenir.
Hayat şartlarının zorlaşmasıyla birlikte artık erkekler kadar kadınlarında iş hayatında olması gerekmekte. Yaşam standartlarını yükseltmek ve çocukları için daha iyi bir gelecek hazırlamak isteyen ailelerde bu durum ön plandadır. Hem kadınların çalışma hayatında olmak istemeleri hem de yaşam koşulları en çok çocukları etkilemekte. Çocuklar doğdukları andan itibaren annelerine muhtaçtırlar. Bu hem fiziksel hem de psikolojik olarak annelerinin çocuklarının yanında olması gerekmektedir. Ancak çalışma şartları anneler için bu süreyi çok kısa tutmaktadır. Anneler bu nedenle işe döndükleri andan itibaren suçluluk psikolojisi ile başa çıkmak zorunda kalırlar. Hayat şartları diyor ve çalışan anne olarak çocuğunuzla aranızdaki iletişimi sağlamlaştırmak için yapmanız gerekenleri sizinle paylaşmak istiyoruz. Çocuğunuzla beraber geçirilen zamanın kaliteli olması Çocuğunuzla geçirilen vaktin uzunluğundan çok, birlikte geçirilen vaktin kalitesi önemlidir. Çocuğunuzun isteklerine cevap verebileceğiniz, onunla beraber oyunlar oynayacağınız ve onun rol modeli olarak bu sürede elinizden geldiğince bilinçli davranmanız çocuğunuz için çok önemlidir. Çocuğunuzla geçirdiğiniz kaliteli zaman, onun yanında olamadığınız için hissedeceğiniz suçluluk duygusunu da azaltacaktır. Çocuğunuza pahalı hediye almayın Çocuğunuzun yanında çalıştığınız için çok fazla olamayabilirsiniz ancak çocuğunuza göstereceğiniz sevgiyi veya kaybettiğiniz zamanı ona pahalı hediyeler alarak telafi etmeye çalışmayın. Bu tutumunuz hem çocuğunuzun sevgisiz büyümesine hem de doyumsuz bir çocuk olmasına neden olacaktır. Bir süre sonra aldığınız şeylerden de memnun olmayacağına emin olabilirsiniz. Çocuğa bakacak kişinin önemi Çalışan annelerin en büyük sorunlarından biri olan “çocuğuma kim bakacak” sorusu ile kendi kendinizi yiyor olabilirsiniz. Anne ile çocuk arasında oluşması gereken ilk bağlar için çocuğun ilk birkaç ay annenin çocuğunun yanında olması gerekmektedir. Çocuğunu emzirmesi ve arasında fiziksel temas olması gerekmektedir. Çocuğa kimin bakacağı konusunda ise öncelik aile bireylerinde olmalıdır. Bu konuda akla gelen ilk isimler anneanne ve babaanne olmaktadır. Bu konuda önemli olan şeylerden biri çocuğun 3 yaşına kadar bakıcısının değiştirilmemesidir. Çocuğun güven duygusunun oluşması için ilk 1-1,5 yıl kendi evinde bakılması gerekmektedir. Bu konular çocuğa bakacak kişiler konusunda en önemli noktalardır. Suçluluk duygusu Annelerin çocuklarının yanında olamadıkları için suçluluk duygusuna kapılmaları çok normaldir. Çünkü anne olarak çocuğunun yanında yeterince olamamak ve onun bakımına çok katkısı olmak anneyi yetersiz hissettirecektir. Suçluluk duygusunu bastırmaya çalışan anne çocuğu için sürekli hediye almaya çalışacak ve bir süre sonra bu durum çocuk ve anne arasında rutine dönüşecektir. Her şeyin mükemmel olması inancı Öncelikle çalıştığınız için suçluluk duygusu hissetmekten vazgeçmelisiniz. Kadınlar evde çocuklarıyla ilgilenerek çocuklarının gelişimine daha çok katkısı olacağını düşünselerde bu doğru bir düşünce değildir. Çocuklarla geçirilen vaktin uzunluğundan çok kalitesi önemlidir. Siz çocuğunuzla yeterince ilgileniyorsanız, sizin çalışıyor olmanızla birlikte çocuğunuzun daha sorumluluk sahibi ve kendi ayakları üzerinde yer aldığını göreceksiniz.
Doğum yapan bir kişi olarak anne, çocukları için kesinlikle çok önemli bir role sahiptir. Aslında, çocuk ile anne arasındaki bağ, henüz anne karnındayken inşa edilmiştir. Annenin bakımı da çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimini büyük ölçüde etkileyecektir. Ancak çocuk annesiz büyürse ne olur?Kaynak Dayton Çocuk HastanesiÇocuğun hayatında annenin bulunmaması, çeşitli faktörlere bağlı olarak farklı etkilere sahip büyük etkenlerden biri çocuğun annesini kaybetmesine neden olan olaydır. Kimi ölüm nedeniyle terk edildi, kimi boşanma sonucu ayrıldı, kimi de aynı evde veya yakınlarda yaşadıkları halde terk edildi. Ek olarak, annenin öldüğü zamanki çocuğun yaşı gibi diğer faktörler de çocuğun kayıp duygularına nasıl tepki vereceğini birlikte, annesiz yaşam, çocuğun duygusal durumu üzerinde kesinlikle büyük bir etkiye sahip olacaktır. İlk başta, kendi düşünceleri üzerinde durup annenin ayrılışının nedenlerini sorgulama özellikle ihtiyaç duydukları ilgiyi ve sevgiyi bir anneden alamadıklarını hatırladıklarında kendilerini yalnız hissedebilirler. Cevabı alamadığınızda, çocuklarınız kızacak ve hayal kırıklığına çocukların sıklıkla ani duygusal değişiklikler yaşamasına neden olur. Bu değişiklik, etrafındaki insanlarla iletişim kurmayı zorlaştıran büyüyen çocukların güven düzeyi düşüktürAnne sevgisi olmadan büyüyen çocuklar, hem kendilerine hem de başkalarına düşük düzeyde güven duyma eğilimindedir. Bu genellikle annelerinin figürü tarafından ihmal edilen çocuklarda görülür. İhmal edilmek çocukları genellikle değersiz olarak, çocuklar her zaman kendi yeteneklerinden emin değiller ve şüpheli hissederler. Bir başarı elde etmeyi başardıklarında, mutlu hissetmek yerine, başarının kendi başına bir çaba değil, sadece bir servet olduğunu büyüdükçe diğer insanlarla ilişki kurmakta zorluk çekebilirler. En yakın kişi olarak anne istediği sevgiyi bile vermediğinde, çocuk başka insanlardan almayı beklemek nedeniyle annesiz yaşayan çocuklarda yukarıdaki etkiler genellikle yaşanmasa da, en yakınlarını sonsuza kadar kaybetmek kesinlikle çocukta duygusal izler çok uzun süre yas tuttuklarında ve üzüntüyü durdurmanın bir yolunu bulamadıklarında, depresif belirtilere daha duyarlı hale gelirler. Çevresinden geri çekilme ve akademik performansında eskisine göre bir düşüş yaşama eğiliminde bir çocuk yetiştirmekAnnesiz bir çocuk yetiştirmek kolay olmayabilir. Özellikle de yakın zamanda karısını kaybeden bir babaysanız. Ancak, çok uzun süre üzülmeyin. Yardımcı olmak için yapabileceğiniz bazı şeyler şunlardırÇocuğunuza tüm dikkatinizi verin. Özellikle çocuğunuz tek ise, annesiz yaşayan çocuklar genellikle kendilerini yalnız hissederler. Çocuklarla oynamak için zaman programı izin vermiyorsa, her çalıştığınızda ilgilenecek uygun, lisanslı bir çocuk bakım merkezi veya bakıcı spor yapmak veya resim derslerine katılmak gibi zevk aldığı etkinliklere dahil edin, çocukları daha önce hiç yapılmamış etkinlikleri denemeye de davet evcil hayvan evlat edin. Bu yöntemin stresi ve üzüntü duygularını azalttığına her yolculuktan sonra yerine ayakkabı koymak ve oyun oynadıktan sonra odayı toplamak gibi küçük kurallar uygulayarak disiplini ve besleyici yiyecekler sağlayın. Bu sizi ve çocuklarınızı sağlıklı tutmak için zor bir dönemden geçerken çocuklarınıza karşı dürüst olmak kötü bir şey değildir. Çocuklara bunun yakında geçeceği ve annenin varlığı olmasa bile her şeyin yoluna gireceği konusunda güvence vermeye devam edin. Çocuğunuz semptomlar göstermeye ve davranışta ciddi değişiklikler göstermeye başlarsa, hemen bir konsültasyona gidin.
Geçen yazıda Türk toplumunda ailenin geçirdiği dönüşüme dair giriş yapıldıktan sonra çocukların olmasıyla ailenin farklı bir mahiyete dönüştüğü ifade edildi. Boşanma durumunda çocukların yaşadıkları hal ve durumlar alternatifler halinde şu şekillerde sunulabilir BOŞANMA DURUMU 1 ANNESİZ BÜYÜYEN ÇOCUKLAR Ailede anne çocuklara sevgi, güven ve bakımı sunan kişidir. Annesiz büyüyen bebekler güven ve bağlanma noktasında duygusal sorunlar yaşayabilirler. Mesela ileri yaşlarda bağımlı kişilik yapısı kazanabilmekte ve kaybetmeye/yalnız kalmaya karşı aşırı tepki verebilmektedirler. Hatta bu kaygılarından dolayı kronik depresyonlara dahi yatkın olabilirler. Diğer bir ifadeyle annenin yokluğu çocuğun başkalarıyla ilişki kurmasında her iki uçta da dengesiz ilişkiler kurmasına yol açabilmektedir. Mesela annesiz büyüyen çocuk, güvenlik arayışıyla kısa zamanda yanlış kişilere aşırı bağlanabilmektedir. Hatta bağımlılık ilişkisi geliştirebilmektedir. Diğer uçtaki tepki ise güven yoksunluğu ve ilişki kuramama şeklinde ortaya çıkabilir. Çünkü çocuk, sevgi ve güven etrafında ilişki kurmaya yönelik zihinsel ve davranışsal kalıpları çoğunlukla annesinden öğrenmektedir. BOŞANMA DURUMU 2 BABASIZ BÜYÜYEN ÇOCUKLAR Ailede "baba" çocuğa sevgi, sorumluluk, sosyallik, eğlence, öz güven, zorluklarla mücadele, saygı ve babalık gibi rollerini öğretmektedir. Babasız büyüyen erkek çocuklar sorumluluk, başarı, babalık, diğer insanlarla geçinme, karşı cinsle ilişki kurma ve saldırgan huylarını kontrol etme gibi konularda eksik kalmaktadır. Araştırmalara göre, 5 yaş öncesi ebeveyn boşanması yaşayan erkek çocukların akademik başarılarının diğerlerine göre daha düşük olduğunu ortaya koymaktadır. Babasız büyüyen kız çocukları ise otorite, sınır ve kural konularında sorunlar yaşayabilmektedir. Babanın sağladığı koruma alanlarında yoksun olduğu için mütereddit, içine kapalı ve iletişim yetileri zayıf olabilmektedir. Babasız büyüyen kız çocukları karşı cinsle sağlıklı ilişki kurmakta zorlanabilmektedir. Ayrıca babasız büyüyen çocuklarda insan ilişkilerinde tepkisel bağlanma bozukluğu sorunu ortaya çıkabilmektedir.[1] ANLAŞAMAYAN EŞLER AİLE İÇİNDE KAVGA, İSTİSMAR VE ŞİDDETİN OLUŞTUĞU AİLELER Resmin diğer tarafında anlaşamayan anne -babanın yanında, yani aile içinde kavga ve şiddetin ağırlıklı olduğu ailelerde büyüyen çocuklar bulunmaktadır. Bu çocuklar da birçok boyuttan olumsuz durumlarla yüz yüze kalmaktadır. Sevgi, huzur ve mutluluğu yakalayamayan ailelerde kavga, istismar ve zamanla şiddetin farklı boyutları kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum çocuk üzerinde büyük bir tahribata sebep olmaktadır. Çocuk, ailenin sosyal etkileşimi içinde olgunlaşmaktadır çünkü ailede duygularını, düşüncelerini nasıl ifade edeceğini doğrudan veya dolaylı yollarla öğrenmektedir. Diğer bir ifadeyle çocuk yaşadığı ailenin ve çevrenin sosyal davranış modellerini benimser; çünkü anne ile baba arasındaki duygusal alışveriş bunun için model oluşturur. Fakat geçimsizlik, kavga, şiddet ve istismarın yoğun olduğu ailelerde çocuklar büyük zararlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Yaşanılan kötü durumların şiddetine ve yoğunluğuna göre değişiklik gösteren çocuk üzerinde olumsuz durumlar oluşabilmektedir. Bunlar 1. Kişilik gelişimi; düşük benlik saygısı, olumsuz duygusal durum veya hayat görüşü, anksiyete, depresyon, intihar, intihar düşünceleri, 2. Entelektüel gelişim; düşük akademik başarı, öğrenme güçlüğü, değer yargılarında bozukluk, 3. Sosyal beceriler; anti sosyal davranışlar, bağlanma sorunları, başkaları için düşük sempati ve empati, uyumsuzluk, cinsel uyumsuzluk, bağımlılık, saldırganlık, şiddet ve suçluluk, 4. Duygusal gelişim; duygusal ani değişkenlik, kişilik sorunları, duygusal kütlük, dürtü kontrol sorunları, öfke, 5. Fiziksel sağlık; büyüme geriliği, somatik yakınmalar, bozuk erişkin sağlığı ve yaşam sevinci zayıflığı nedeniyle yüksek ölüm oranları. Sonuç olarak, boşanma sonucu oluşan sosyal düzenle veya anlaşamayan eşlerin devam ettirdiği, kavga, istismar ve şiddetin yoğunlaştığı ailelerde yetişen çocuklar olumsuz durumlar yaşayabilirler. Sağlıklı bir aile ortamının yitirilmesi-evli veya boşanılmış olsun- çocuklar için bir yıkımdır. Ana amaç sağlıklı aile ortamının korunmasıdır. Bu ortamın yitirilmeye başlandığı durumlarda genel sözlerden ziyade her bir aile için aile içi dinamiklerin anlaşılması, tarafların faydasını koruyacak çözümlerin üretilebilmesi çok daha önemlidir. Evliliğe devam etmenin mi boşanmanın mı iyi olacağını ancak ailenin özel durumları belirleyebilir. Prof. Dr. Atilla Arkan [1] John Bowlby "bağlanma teorisiyle" attachment theory güven kavramı üzerinden çocuğun sağlıklı duygusal gelişimini açıklamaktadır. Çocuklar güvenle bağlandıkları önce anne olmak üzere sonrasında babalarının davranış kalıplarını görerek, yaşayarak ve taklit ederek düşünme şemalarını şekillendirirler. Bowlby'e göre, 3 tür bağlanma vardır 1 Güvenli, 2 Kaygılı-kararsız, 3 Kaygılı- kaçınmacı. Bağlanma durumları yaşam boyu çocuk üzerinde etkisini gösterir. Yasal Uyarı Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Uzman Gelişim Psikolog Tuba Sökmen, 1979 İstanbul doğumlu… Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2001 yılında mezun olduktan sonra, 2003 yılında Gelişim Psikolojisi alanında çalışmalarını tamamladı. Çeşitli Anaokullarında ve Kadın Sığınma evlerinde vazife yapan yazarımız, evli ve üç çocuk annesidir. Tûba Hanım, bu mesleği seçmenizin özel bir sebebi var mı? En büyük sebep, babamın bir psikiyatr olması… Babamın hastalarının, babama hep dua ettiklerini görürdüm. Bu, beni çok etkilerdi. Doktorluk, zaten çok ulvî bir meslek; hem de aklen ve rûhen bunalımda olan hastalara yardım etmek, yardımcı olmak bambaşka bir duygu... Bu vazifeyi, aslında birçok Allah dostu da yapmış ve yapmaya devam etmekte… Meselâ bu sabah Akşemseddin Hazretleri’nin hayatını okurken fark ettim, o da bu vazifeyi yapmış. Bu çok hoşuma gitti. İnşâallah bizler de maddeten ve mânen bu hizmetin hakkını verenlerden oluruz. Bu sayımızda bütün insanların yetişkinliğe adım attıkları bir dönem olan ergenlik, problemleri ve çözüm yollarından bahsetmek istedik. Sizinle de kızların ergenlik dönemi hakkında bir hasbihâl yapmak istiyoruz. Öncelikle “ergenlik” nedir? Bu dönem, ne kadar sürer? İnsanoğlunun doğumdan itibaren geçirdiği dönemler vardır. Ergenlik, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Bu dönem, büyümenin ve gelişmenin çok hızlı olduğu, cinsel özelliklerin belirginleştiği bir dönemdir. Ergenlik döneminin ne kadar sürdüğü hususuna gelince, bu, genetik faktörlere, bulunduğu çevreye ve zamana göre çok farklılık gösterebilir. Fakat literatürlere baktığımızda kız çocuklarında on-oniki yaşları arasında olmaktadır. Eğer daha erken yaşta ergenlik belirtileri başlarsa, buna hastalık gözüyle mi bakılmalı? Aslında daha erken yaşlarda da karşılaşabiliyoruz. Bu hastalıktan öte, çağın getirdiği problemlerden ortaya çıkıyor. Çünkü hormonlu gıdalarla beslenen vücut, daha hızlı gelişiyor, erken cinsel uyarılma, medya tv, internet vs, bir de küresel ısınma, bunun en başlıca sebeplerinden… Bunların içinde en önemlisi de televizyon dizilerinin etkisi… Bu dizilerde bizim gelişim psikolojisinde okuduğumuz konuların tam tersi konular işleniyor. Bizim okuduğumuz ilme göre, çocuk 11-12 yaşına kadar cinsellikten haberdar değil ya da bu duygularını tamamen arka plana atar. Cinsel konulara merakı sıfırdır diye öğrendik. Fakat özellikle bu yaş grubuna hitap eden dizilere bakıyoruz. O yaştaki bütün çocuklar, aşk-meşk peşinde, hepsinin erkek arkadaşı var. Şuuraltı bu şekilde yüklenen çocuk da bunu taklit etmeye çalışıyor. İşin normali buymuş gibi algılıyor. Dolayısıyla erken uyarılıyor. Bir de kimi âileler, çocuklarına sürekli, “sevgilin var mı” veya “kime âşıksın” diye sormak sûretiyle bu süreci hızlandırıyor ve tâbir câizse, vaktinden evvel onları buna zorluyorlar. İşte bütün bunlar, çocuğun duygusal gelişimine zarar veriyor. Âileler, uyanık olup bu tür dizileri çocuklarına aslâ izlettirmemelidir. Ayrıca televizyonun çocuklarımıza kazandıracağı hiçbir şey yok, bunu da unutmamalıyız. 12 yaşını tamamlamış, hâlâ ergenlik dönemine girmemiş olanlar için ne yapılmalıdır? On altı yaşına kadar beklenilir. Daha sonra bir kadın doğum doktorundan yardım alınmalıdır. Anneler, ergenlik dönemine girmeden kızlarına bu dönem hakkında ön bilgi vermeli midir? Mutlaka vermelidirler. Kızımız, bu bilgileri ilk olarak annesinden öğrenmelidir. Bu durum, annesine olan güvenini de artıracaktır. Çünkü bu dönem yaklaştıkça merak başlar, okuldan arkadaşlarından bir şeyler duymaya, öğrenmeye başlar. Bu şekilde öğrendikleri de çoğu zaman yanlış şeylerdir. Bu yanlış efsâneler, ileride onun evlilik hayatını bile etkileyebilir. Kızımızla özel konuşmalı, bunun bir genç kızın ileride anne olabilmesi için ilk adım olduğunu, bütün sağlıklı hanımların bunu yaşadığını, onun anlayabileceği şekilde anlatmalıyız. Çocuğumuza bu konuyu ve hanımların özel durumlarını, benimle rahatlıkla konuşabilirsin mesajını vermeliyiz. Kızların ergenlik problemleri nelerdir? Herhalde en belirgin problem, güzelliklerini sorgulamaları, kendilerini beğenmemeleri galiba… Aynen öyle… Bedenleriyle çok fazla ilgileniyorlar ve kendilerini bu konuda çok fazla eleştiriyorlar. Bunu, Şebnem Dergisi’nde “Teşekkür Ederim Anneciğim” başlıklı yazımda da anlatmıştım. Ergenlik dönemimde, ben de sürekli kendimden şikâyet ederdim. Çok kiloluyum, sivilcelerim var vs… Her yakınmaya başladığımda annem, hemen lafı ağzımdan alır “-Harika gözüküyorsun. Bu eteğinin üzerine şunu giyersen sana çok yakışacak!..” ya da “Dışarı çıkarken şu örtü, sana daha çok yakışıyor.” diyerek benimle yakından ilgilenmeye gayret ederdi. Saçımı beğenmesem üşenmez fön çeker veya sarar, benimle uğraşarak aklımı öyle bir meşgul ederdi ki, nihayet kendimin çok güzel olduğuma inanırdım. Yani kendimle uğraşmaktan, dışarıda hangi erkek varmış veya kimin ilgisini çekebilirim aklıma bile gelmezdi. İşte bilinçli bir annenin ne kadar büyük bir nîmet olduğunu, psikolojiyi okuduktan sonra daha iyi anladım. Hatta annemle de paylaştım. Annem de “-Annelerin vazifesi, çocuklarının neye ihtiyaç duyduğunu anlamak ve en doğru şekilde o ihtiyacını karşılamaktır.” demişti. Diğer problemlerine de temas edecek olursak, duygusal hassasiyet, alınganlık, çok ağlama, kendisine tanınan hakları her zaman yetersiz bulmak, kendilerini sürekli arkadaşlarıyla kıyaslamak… Kendisine tanınan haklarla sevgiyi kıyaslar. Ne kadar çok seviliyorsa, o kadar çok hakkının olması gerektiğini düşünür. Hâlbuki bunun arasında hiçbir bağlantı yoktur! En son, basından şahit olduğumuz, bir genç kızın Münevver Karabulut uğradığı vahşî cinayet, buna çok güzel bir örnek… Sonsuz bir özgürlük, mutluluk getirmiyor. Bilakis doyumsuzluk, huzursuzluk ve bunalım getiriyor. Çocuk, anne-baba tarafından kontrol edilmeli ve bu kontrolü üzerinde hissetmelidir. Ergenlik döneminde “rol-model” dediğimiz “örnek insanlar” önemli midir? Bu devrede anneler, kızlarına nasıl yardımcı olabilirler? Bu döneme kadar âile çok önemliydi. Ama ergenlikte sosyal hayat, daha ön plana çıkar. Mesela anne pasifse, sindirilmiş bir anne modeli varsa, bu, kız çocuğu için olumsuz bir örnek olacaktır. Aslâ annesi gibi olmak istemediğini hissettirmek için, çok aktif, çok hırçın tavırlar sergileyecektir. Veya anne, çok dominantsa baskın, sözünü dinleten, çocuğa hiçbir fırsat sunmuyorsa, her şeyi kendisi planlayıp herkes ona itaat ediyorsa, bu sefer de kız çocuğu çok pasif, sinmiş bir şekilde âilenin eteği altında duracaktır. Ama dışarı çıktığında tam tersi davranışlar sergileyecektir. Annenin ev içersinde baba ile uyumlu, sözü geçen, fikirleri önemsenen bir merkezde durması gereklidir. Yoksa anneden ziyade televizyon ve görsel medyadan kendisine modeller seçecektir. Nasıl bir yetişkin olacağına kendisi karar vermeye çalışır, buna da karakteri yardımcı olacaktır. O yüzden bir tek annesi değil, ona model olacak çevresi de ayrı ayrı öneme sahiptir. O zaman bu döneme kadar “rol-model”ler çok önemliydi, diyebilir miyiz? Evet, bu döneme kadar anne-çocuk münâsebetlerini sağlam bir şekilde oturtabilmiş bir anne, bu dönemden sonra kızı ile biraz daha arkadaşça bir duygu bağı kurmaya kayabilir. Diyelim ki, anne, bu döneme kadar bunu bilmiyordu, şimdi öğrendi. Çok mu geç kalmış sayılır? Aslında geç kaldı, fakat duygusal anlamda ona yaklaşmaya gayret etmelidir. Ne kadar başarırsa, kâr kârdır. Bu dönemde ona emir vermek veya nasihat etmek yerine, onu dinleyen, onunla sohbet eden, yaşayarak örnek olan bir anne modeli daha önemlidir. Bu dönemde ebeveyn ve kızları, beraberce oturup hep birlikte sınırları belirlemeli, kural konulacaksa hep beraber kural koymalıdır. En doğrusu ve en etkilisi bu!.. “Sen de karar verebilirsin, senin görüşlerin bizim için önemli!..” mesajı veriliyor. Bir de kuralların sebebi açıklanırsa, uygulaması daha kolay olur. Çünkü bu dönemdeki fert, ne çocuk, ne de yetişkindir. Aslında tam bir bunalım devresi… Bence bu devreyi en sıkıntılı şekilde kız çocukları geçiriyordur. Çünkü hanımlardaki en büyük ihtiyaçlardan birisi, kendisini, güveneceği bir yere ait olduğunu hissetmesi değil mi? Evet, genç, burada kendisini hiçbir yere âit hissetmiyor. Ne çocuk, ne yetişkin!.. Yetişkinim dese, etrafı onu hâlâ çocuk görüyor. Bunun bocalamasını yaşıyor. Ergenin en büyük özelliği, duygusal iniş-çıkışlar… Büyüme ile birlikte yeni yerine adapte olmaya çalışıyor ve bunun heyecanı içerisinde her türlü hatayı yapabiliyor. Olayları bir yetişkin kadar mantıklı değerlendiremiyor. Değer yargıları, bir yetişkininki kadar sağlam değildir. Bu dönemde erkek çocukları daha çok dışarı açılırlar; sosyal aktivitelere katılmayı severler, arkadaşlarıyla grup hâlinde dolaşırlar. Kız çocukları da içine kapanırlar. Bu dönemde arkadaşlık çok önemli olmasına rağmen ikili arkadaşlıklardan hoşlanırlar. Köşeye çekilirler. Bir liseye gidin, teneffüste kızları ve erkekleri ayrı ayrı inceleyin. Bunları rahatlıkla görebilirsiniz. Bu dönemde karşı cinse karşı bir meyil başlıyor. Özellikle âilesinden yeterli sevgi ve ilgiyi görmemiş gençler, bazen yanlış karar verebiliyorlar. Bu hassas dönemde babalar, kızlarına nasıl yardımcı olabilirler? Cinsel kimliğin şekillenmesinde, hem kız çocuğunda, hem de erkek çocukta baba, anneden daha önemlidir. Yani babasız yetişen veya baba sevgisinden mahrum yetişen bir kız çocuğunun, kendisine cinsel mânâda güvenebilmesi, mutlu bir evlilik yapması, annesiz büyüyen bir kız çocuğundan daha zordur. Rol-model çok önemli, fakat babanın tâ doğumdan itibaren kızını onurlandırması, dişiliğini hissettirmesi, “Çok güzel olmuşsun, hanım kızım!” demesi, bir kız çocuğunun karşı cinsten alacağı ilgiyi tatmin eder ve kız dışarıdan ilgi arayışına girmez. Ama babadan yeteri kadar ilgi ve sevgiyi görmeyen, bunu hemen karşı cinste ve dışarıda aramaya başlar. Peki, baba, kızına gereğinden fazla ilgi gösterirse, başka bir ifadeyle anne, babanın ilgisinin yanında pasif kalırsa… Bu da başka bir problemdir. Burada da kız, cinsel anlamda aşırı derecede öz güven sahibi olur. Gelecek tehlikeleri sezemeyebilir. Her erkeğin babası gibi iyi niyetli olduğunu düşünebilir. O yüzden ifrat-tefrit olmayacak!.. Dişilikte ve paylaşımlarda anne birinci planda… Bu dengeyi de yine baba koymalı ve korumalıdır. Yani “anneniz, hanım olarak benim kalbimin asıl sahibi, sen kızımsın!..” imajını iyi vermelidir. Kız çocuğu, hiçbir zaman sevgide annesini rakip olarak görmemelidir. Ergen, neden bu dönemde âilesi ile anlaşamaz? Sağlıklı bir âilede ergenliğe kadar babaya hayranlık, ergenlikle birlikte de âileden kopuş başlar. Dışarıya kaçış ile karşı cinse meyil duymaya başlayınca ergende vicdan azabı ortaya çıkar. Bu suçluluk hissiyle de âileye karşı bir düşmanlık belirir. Bu yüzden âileden kopuştaki acıyı hafifletmesi üzere babanın kızıyla ilgilenmesi, onunla konuşması ve birlikte zaman geçirmesi, ergene değer verildiğini göstermesi bakımından çok önemlidir. Yine kendimden örnek vermek isterim. Biz iki erkek, bir kız kardeşiz... Babam işten geldiği zaman, eve girdiğinde, beni ortalıkta göremezse, “Kızım nerede?” diye sorardı. Ben odamda ders çalışırken, elinde meyve tabağı ile gelir, bana hem meyve soyup verir, hem de benimle sohbet ederdi. Bunu ne amaçla yaptığını büyüyünce daha iyi anladım. Allah kendilerinden râzı olsun. Ebeveynler, bu dönemde içine kapanan kızlarıyla iletişim kurmak için fırsatlar gözlemeli, bazen de böyle fırsatları kendileri hazırlamalıdırlar. Ergenin etrafıyla çatışmaya başladığında, âile haklı olarak onu uyarıyor. Âilesinin uyarısını, kendisine karşı bir müdâhale olarak algılayan ergene nasıl yaklaşılmalıdır? Bunun için çocuk doğduğundan itibaren evin içinde sağlıklı bir disiplin anlayışı oturtmak lâzımdır. Ergenliğe kadar sınırları olmamış, disiplinsiz büyümüş çocuk, on iki yaşına gelince, artık sınır konulamaz bir hâle gelmiştir. Hatta bu sınırları bizzat kendisi istese bile... Ama o çocuk, o evin içinde doğru kurallar ve ahlâkî değerlerle büyümüşse, anne-babanın her zaman kararlarında mutâbık olduğunu hissetmişse, o evin içindeki otoritede boşluk bulamaz. Ve bu dönemde siz sadece rehberlik edersiniz. Bir de ergen, bu dönemde kendini ispat etmek ister. Âile de bu dönemde yanlış karar vermesin diye sürekli kurallar koyar. Bu yüzden genç, etrafındakileri, özellikle de ebeveynini çok eleştirir. Kendisine sunulan imkânları çoğunlukla yeterli bulmaz. Onu bu dönemde ikna etmeye çalışmak gereksizdir. Bir de ergenlik dönemine kadar, her fert, âilesinin bütün duygu, düşünce ve tavırlarını, bir bilgisayar hâfızası gibi depolar. Onun ergenlik döneminde sergilediği davranışlar, o yaşa kadar âilesinden ve çevresinden öğrendiklerinden ibarettir aslında… Bu yüzden meşrû sınırlar içerisindeki bazı taşkınlıkları yadırganmamalıdır. Meselâ saçına-başına veya kıyafetlerine, yine meşrû sınırlar içindeyse, çok müdâhale etmemelidir. Allâh’ın belirlediği ölçünün dışına çıkarsa, uygun bir dille uyarılmalı değil mi? Evet, dışarıda başını örtüyordur. İçeride örtmesi için zorlanmamalı... İstediği kıyafetleri en azından ev içinde giymesine izin vermelidir. Bu kadının fıtratında var, beğenilmek istiyor. Diğer hanımların yanında mümkünse diğer kız arkadaşlarını eve çağırıp onların kendi aralarında eğlenmelerine izin vermelidir. Eğer aşırı tutucu olursak, ileride tam ters bir tepki verebilir. Bu dönemde gençlerin, düdüklü tencere gibi bir yerden tıslaması gerekiyor. Siz, ev içinde onun deşarj olmasına izin vermezseniz, o, bunu dışarıda yapacak ve sizden gizli şekilde yapacak… Bilmeden başka yanlış arkadaşlar seçecek!.. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de Hazret-i Âişe annemizin arkadaşlarının eve gelmesini bizzat istemiş, onların kendi aralarındaki eğlencelerine müdâhale etmek bir tarafa, hatta teşvik etmiştir. Bu da bize nebevî bir örnek olmalı, değil mi? Bununla paralel olarak şunu da sormak istiyorum Ergenliğin kişilik üzerindeki etkileri nelerdir? Sağlıklı bir yetişkinlik devresinin olması için ergenlik krizlerinin normal olduğunu kabul etmek gerekir. Kız çocuğunun içe kapanması, anneye tepki göstermesi, kendini ve çevresini eleştirmesi, bunların hepsi normal ve fakat geçici şeyler… Burada en önemli husus, ebeveynin şuurlu ve sabırlı olması... Bu dönemin geçici olduğunu hem kendileri kabullenmeli ve hem de ergene anlatmalıdırlar. Anne-babalar, bu geçici dönemdeki aykırılıkları, terslik veya isyanları, kendi şahıslarına yapılmış hareketler olarak görmemelidirler. Bu dönemde ergen, toplumun kendisinden neler beklediğini bilmiyor, nerede, nasıl davranacağını tam kestiremiyor. Çocuk mu, yetişkin mi? Bu yüzden ona yardımcı olmak lâzım… En büyük yardımcısı da, model aldığı kimseler; yani anne, abla, öğretmen ve arkadaşları… Çünkü bu dönemde gençler, seçtiği modelin hiçbir hatasını göremez. Onun için ya siyahtır, ya beyazdır. Bu ikisinin arası yoktur. Kişilik ayrımını yapamazlar. O yüzden etrafındaki modeller için seçici ve belirleyici olmak şart... Bunu yaparken de dikkatli olunmalıdır. “Ben, senin şu arkadaşını beğenmiyorum, onunla görüşme!” diye ânî ve sınırlayıcı tepkiler verince, bu sınırlama ters tepiyor ve o şahıs, bir anda gencin modeli veya ekolü hâline dönüşüyor, normalinden daha câzip hâle geliyor. Şunu unutmayın ki, çocuğunuzun arkadaşlarının olumsuz davranışları varsa, sizin çocuğunuzun da olumsuz davranışları vardır. İkisi de ergenlik döneminden geçiyorlar. O yüzden bu tür durumlarda çok akıllıca hareket etmek gerekir. Aksi hâlde çocuğumuzu, yanlışlıkla kendimizden uzaklaştırabiliriz. Ergenin arkadaşlarına büyük tutkuyla bağlanmasının sebepleri nelerdir? Bu bağlılık, nasıl müsbete çevrilebilir? Arkadaşıyla aynı statüde… O yüzden onu otorite olarak kabul etmiyor. Emir vermiyor, aynı problemleri, aynı heyecanı yaşayan, onu kendince anlayan, en önemlisi onu dinleyen öncelikle arkadaşları olduğu için onlara daha çok bağlanıyorlar. Aslında birbirlerini dinlemelerin sebepleri de kendilerini tanımak istemeleri... Kendilerini merak etmeleri… “Ben dışarıdan nasıl gözüküyorum?” düşüncesi… Karşı cinse meyillerinin en büyük sebebi de kendi güzelliklerini test etmektir. “Ben güzel miyim?” veya “Ben yakışıklı mıyım?” sorularına burada cevap ararlar. Arkadaşlıklarda “sağlam arkadaşlık” kurarak ilişkilerde ne kadar vazgeçilmez olduklarını göstermek isterler. Meselâ ben ketumum, ben çok sır saklarım, ben vefâlıyım veya ben cesurum gibi… Çeteler de gençlerin bu zayıf damarını bildikleri için hep buradan yaklaşırlar. Bu yüzden çocuklarımızın arkadaşlarını eleştirmeden, onları değiştirmek veya düzeltmek için müdâhele etmeden, onların ortamlarını kontrol altına almak gerekiyor. Bunun için arkadaşlarının âilesi ile tanışılmalı, gerekirse iletişim hâlinde olunmalıdır. Âilesini yakından tanıdığınız, çocuğunuzun da sevdiği akranları ile evlerinizde onlar için özel şeyler hazırlamalısınız. Bir de çocuğumuzun gittiği okul veya kurs çok önemli... Hangi okullara, hangi âileler çocuklarını gönderiyor; hangi öğretmenler çocuklarımıza rehberlik ediyor, bunları iyi seçmeliyiz. Öğretmen, ebeveynin beklentisine göre, talebesiyle ilgilenir. Anne-baba ilgilenmiyorsa, öğretmen nereye kadar takip edebilir?! Veli, çocuğunu takip eder, öğretmenle iletişim kurarsa, öğretmen, o çocukla daha çok ilgilenir. Ergenlikle birlikte bizim “çocuk” gözüyle baktığımız fert, aynı zamanda artık Allah katında her türlü mükellefiyetinin başladığı bir döneme girmiş bulunuyor. Başka bir ifadeyle o genç, artık “mükellef sorumlu” bir kuldur. Bu dönemde ergene kulluk bilinci ve sorumluluğu nasıl yüklenmelidir? Ergenlik döneminde çocukta fizikî olarak yetişkin görüntüsü oluşmaya başlıyor. Bunun yanında sosyal ve psikolojik açıdan, ahlâkî ve vicdânî açıdan da yetişkin özelliklerini göstermeye başlıyorlar. Çocukluk döneminden itibaren İslâmî terbiye ile yetiştirilmiş, güzel örneklerden istifade etmiş bir ergen, üzerindeki mükellefiyetleri yerine getirmekte gerekli psikolojik ve fizikî olgunluğa ulaşmıştır, diyebiliriz. Sizin, daha önce hiçbir şey söylemeden, on iki yaşına geldiğinde çocuğunuza, “Hadi, artık namaz kıl!” demenizin bir anlamı yoktur. Çok geç kalınmıştır. O döneme kadar namaza alışmış olması gerekiyordu. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, “Yedi yaşına gelen çocuğunuza namazı öğretin!” buyurması bu sebeple olsa gerek… Bir de o döneme kadar alıştırdınız, namaz kılıyordu. O döneme geldi, kılmamaya başladı. Böyle bir durumda ne yapmalıdır? Ergen, yapması gerektiğini bildiği bir şeyi yapmamaya başlıyorsa, mutlaka bir şeylere tepkisi vardır. Tepkisinin neye olduğunu bulmak lâzım!.. Ergen, eğer anne-babayı cezalandırmak için namaz kılmıyorsa, önce problemi çözmeli, sonra namazın faziletlerini anlatmalı, hatta kılınmadığı takdirde cezasını haber vermelidir. Ama kesinlikle, “Nasıl olsa kılmıyor, kendi hâline bırakayım!.. İleride belki kılar!..” dememelidir. Biz, çocuğumuza ergenliğe kadar namazı ve diğer ibâdetlerin fazîletini ve mükâfatını anlatmalıyız. Cezasından ise mümkün mertebe bahsetmemeliyiz. Hem o, henüz mükellef değil, hem de korkudan çok sevgiyi öne almalıyız, değil mi? Büluğ devresine ulaşınca da artık mükâfatlarının yanında cezalarını da hatırlatmalıyız, çünkü Allah katında o da yaptıklarından sorumlu… Evet. Hatta büluğa kadar namaz veya diğer ibâdetleri emir olarak değil, ödül olarak çocuğa sunmalıyız. İnsan olmanın, akıllı olmanın, vs. teşekkürü gibi… Cevat Akşit hocadan duymuştum. Çocuklukta yapılan ibâdetlerin nâfile yerine geçeceği, ecrinin ve mükâfâtının olduğu şeklinde rivâyetler varmış. Bunlar çok güzel müjdeler!.. Bir de bu dönemde ibadetlerini severek yapması için âilece, cemaatle yapılırsa daha büyük kolaylık olur. Ergenlikte kötü alışkanlıklara hem merak ve hem de bir meyil başlıyor. Âileler bu konuda nelere dikkat etmelidirler? Bunun için de daha küçüklükte uyanık olmak gerekiyor. Oyuncak alırken veya her isteklerini yerine getirirken aslında onları mutlu etmiyoruz. Aksine doyumsuzluğa alıştırıyoruz. İki tane bebeği varken, siz aynı özellikte bir bebek daha alırsanız, o sahip olduklarının kıymetini bilmediği gibi, sahip olmanın mutluluğunu da tadamaz. Siz burada çocuğunuza mutsuz olmayı, elindeki ile yetinmemeyi öğretiyorsunuz. O da hayatı boyunca hep daha fazlasını ister ve kapitalizmin çarkları arasında ezilmeye başlar. İleride bunun olumsuz sonuçları ortaya çıkıyor. Kendini mutlu edecek başka kaynaklar arıyor, artık oyuncak oynayacak değil! Ya uyuşturucuya ya da sapık inançlara yöneliyor. Bunun en çarpıcı örneği, biraz önce de bahsettiğimiz, bir genç kızın başına gelen vahşî cinayetin katil zanlıları!.. Aşırı özgür bırakılmış çocukluğun sonucunda doyumsuzluğun verdiği bir bunalımdır yaşanan... Mesela her karneden sonra çocuğa büyük hediyeler verilirse, -ki karnesini iyi puanla getirmek, onun zaten görevidir- bu defa üniversiteyi kazanınca ne hediye edeceksiniz veya yaptığı her vazifesinden sonra bir hediye veya teşekkür bekleyen bir çocuğa, vazife bilincini nasıl vereceksiniz? Ergenlik döneminde okul başarısı genellikle düşüyor. Bunun sebebi ve telâfisi nedir? Ergenin bu dönemde, az önce de söylediğim gibi havası değişiyor, ilgi alanları değişiyor. Panik yapmadan, ders notlarındaki düşüşün normal olduğunu ve geçici olduğunu kabul etmelidir. Onunla duygusal alanda işbirliği içinde olduğunuzu hissettirmeli ve onun duygularını anlamaya, gönül âlemine girmeye gayret etmelisiniz. Uygun rehberlikle derslerindeki problem de kısa sürede çözülür. Henüz bir haftalık bebeğinize rağmen bize vakit ayırdığınız ve bu hassas konuda bizleri detaylı bir şekilde aydınlattığınız için çok teşekkür ederiz. İnşâallâh, bu röportajımız hayırlara vesile olur. Asıl ben teşekkür ederim, bize bu imkanı tanıdığınız için… Umarım faydalı olur.
annesiz büyüyen erkek çocuğun psikolojisi